Perşembe

Schiller Sokak'tan sağa dön tam karşında




bugün eski bir dergide Schiller'den bir alıntıya denk geldim. bir kenara not etmediğimden aklımda meali kalmış. 'gerçek bir sanatçı olamayacaksam hiç olmayayım daha iyi' diyor, tabii ki benim kaba çevirimin yansıtamadığı bir incelikle. ama işte neticede bu kadar basit bir şey söylüyor. kestirip atarcasına. ben şimdi böyle alakasız bir yerde okuduğum bir alıntı üzerine laf kalabalığı yapıyorum ama yaşasın bağlamından koparmak. Schiller okumadım ben. üç senedir Weimar'da yaşayan biri olarak utanmadan söylüyorum. evinin önünden geçmek ya da Almanya'nın en önemli yazarlarından biri olması bana yetmiyor. bana dokunan bir referansı olmalı, henüz o eksik. ya da işte bu alıntı en azından sanat ve sanatçılar üzerine yazdıklarını okuma isteğinin içimde kıpırdanmasını sağlıyor. çünkü gerçek bir sanatçı derken neyi kastettiğini bilmek istiyorum. hatta gerçek olmayan ama sanatçı olandan kastının ne olduğunu da bilmek istiyorum. neden isiyorum? yapmaya çalıştığım ve kendimi hiç de başarılı hissetmediğim işimde sanata dair bir şeyler aranıp duran, oturacağı yere yerleşmeden dört dönen ıslak bir köpek gibiyim de ondan. bir türlü yerleşemiyorum. hop oturup hop kalkıyorum. sonra tam çalışma arasında elime aldığım dergiden Schiller bana "gerçek sanatçı olmak" gibisinden densiz bir bildirimde bulunuyor. şu anda Almanca konuşlan topraklar üzerinde Schiller'e en nahoş gözlerle bakan benim. çünkü yarama tuz basıyor. bir de açıklama yapmadan. yoluma taş koyuyor çok ihtiyacım varmış gibi. seni sevmiyorum Schiller. okursam da sevmemek için okuyacağım haberin olsun.

iki küçük ayrıntı: bize göre sağda duran Schiller. aslında yanında babacan bir şekilde duran Goethe'den bir baş kadar uzun, bir on yaş da daha gençmiş fakat heykeltraş bu iki büyük Alman şairini birbirine denk koşmayı tercih etmiş ya da ettirilmiş.

Hiç yorum yok: