Perşembe

hadi

önce eline yüzüne bulaştır, çekinme. çünkü istemesen de bir noktada bulaşacak zaten. sonra, artık yapacak bir şey kalmadığını gördüğünde kendine acıma zamanı gelecek. buna da karşı koyma boşuna. onu da yapacaksın nasılsa. direndikçe daha uzun bir sürece yayılacak. dibine kadar acı. sakın ola ki kasıtlı acı verme. istemesen de yeterince veriyorsundur zaten, gerekirse bununla avun. kurmaya başladığında en kötüyü kur. çünkü kızgın olma zamanı geliyor. öfkeni söze dök, dişlerinin arasında ezme. ne kadarını dışarı atsan kardır. kendine karşı olan midene oturacak uzun süre nihayetinde. sen kendi bedeninle, fiziksel acınla uğraşırken aklın boşalacak. durulacak. her şeyi anladığın hissiyle dolacaksın. hayata dair bir şeyleri fark etme sanrısı. meshe gibi zamanın merkezinden geçmişe ve geleceğe bakarak sakin göz yaşları dökmenin sırası. her şeyin olması gerektiği gibi oldğunu, bu gerçeklikte başka bir olasılık olmadığını kabullenmeye en yaklaştığın anda isyan seni gene saracak. nefretin kendine yönelince şaşırma. çünkü hayata yırtınmak, kendine verdiğin acı kadar dahi sonuç vermeyecek, bileceksin. ve sonra her yönden her yöne esen, hatta yönü olmayan bir rüzgar olacak öfken. ta ki kaynağını bulup taşlaşarak seni tıkayana kadar. sen de taş ol, kıpırdama. hareket ettikçe ufalanıp dökülürsün. çıkan her yakınma sözü senden ve samimiyetinden bir parçayı götürür. ama eski senden geriye kalanlarla idare etmek zorundasın. elinde kalanların dökümünü yaparken zaten başa döneceksin. ve tekrar tekrar döneceksin. her dönüşünde kaldırdığın kabuğun altından hüzün akacak. bildik bir duygu. kendinden gelen. başka kimseyle alakası olmayan. gerisini sorma, ben de bilmiyorum.

1 yorum:

verbumnonfacta dedi ki...

sakin ol...
geçecek ve bunlardan da bir şey kalmayacak geriye.