Salı

Wegweiser

Winterreise'yi kadın sesinden ilk defa bu dönem aldığım ders sayesinde dinledim. ne de olsa klasik müzik geleneğinin özellikle son 50 yıldır dayattığı orijinale sadakatin dışında dinleyici alışkanlıkları da kadın yorumcuların bu konuda ön plana çıkmasına izin vermiyor. pratikte ben hala Ian Bostridge yorumuna olan bağlılığımı sürdürsem de teoride sadece Winterreise'nin değil, tüm klasik müzik eserlerinin Christine Schaefer örneğindeki gibi bir anlayışla yorumlanmasını destekliyorum. hem kendi döneminde lied anlayışını altüst eden Schubert'in dnleyicinin beklentisinde yaratmaya çalıştığı çatlağı, hem de metinin yabancılaşma üzerine kuran Müller'in mesafeli "lirik ben"ini daha iyi karşılıyor bu yorum. ilkini benimki gibi lirik tenorların neredeyse sözbirliği edilmiş tempo ve dinamik anlayışla biçimlenmiş yorumlarına alışkın kulakları hazırlıksız yakalayarak, diğerini ise sorgusuz sualsiz bir erkeği temsil eden lirik beni, gezgini bir kadın olarak giyerek yapıyor. bu da aslında orijinalin bir başka anlayışla yeniden canlandırılmaya çalışılması. niyete sadakat bir bakıma. bir diğer aşaması ise "bestelenmiş yorum" anlayışı. temel prensip, Schubert'in kendi dönemindeki besteleme geleneğinin dışına çıkarak dinleyiciyi sarstığı fakat 20. yüzyıl müziğiyle bizim için etkisini yitirmiş disonansları, kesintileri yeni bir anlayışla besteleyerek canlandırmak üzerine kurulu. Zender yapmış bunu Winterreise için. narin kulaklarımı pek rahatsız eden bu versiyonun da gene arkasındayım, yani en azından bu anlayışın. şimdi iş buradan yeni müziğe, müzik dışı ideye falan gider ama ben tembel olduğumdan bunun üzerine şimdi yazmak istemem.

1 yorum:

verbumnonfacta dedi ki...

elbette bu söylediklerinizi örneklendireceksiniz...
ve biz bileceğiz...