Perşembe

allahımköretbenii

kavanoz kapağından anında bozma kül tablamda duran saatler önce sönmüş yarım sigarayı yaktıktan sonra, evden alelacele çıkarken sigarayla birlikte yarım bıraktığım yazıya devam etmek mümkün değil. çünkü ben son yedi saat içinde gene değiştim. onca acılar çekerek veremediğim kararı, beni motive etmeyi kendine düstur edinmiş hocam üç cin tonik eşliğinde altüst etti. ben şimdi gene sabah kalkıp çalışma, sonunda kimseyi takmadan istediğim gibi çalma hayalleri kuruyorum. bunun için çalmak istediğimi var sayıyorum öncelikle. ya da daha önce yok sayıyordum. bana söylemesi gerekenden, söylemesi meşru olandan çok daha fazlasını, pişman olacağı kadarını söyledi. benim hocam bir yalancıdır. ama ben yalanlarına karşı kendimi ne denli hazırlasam da kanarım. yalanının barizliğinden mütevellit iyi bir yalancıdır. densiz bir adamdır. lafının nereye gideceğini bilmez. bazen, ben çaldıktan sonra bir türlü sonunu getiremediği söylevlerini çekerken kendi sesinin büyüsüne kapılan bir çocuğu dinler gibi sabrederim. söylediklerini yanlış anlamayacağıma dair teskin ederim aydığında. ona inanmadığımı hissettiririm ama bir yanım inanır. inanmak isteyen yarıma sözüm geçmez. o yarı, çaresizce duymak istediklerini çıkarır bu laf öbeğinden. kendi kriterlerini koyar ve onaylar. o yarının ağzımasıçmışlığını bildiğimden yokmuş gibi davranırım karşımda başkaları varken. karşımda kimse olmayınca da açarım ağzımı, yumarım gözümü.

Hiç yorum yok: