Cuma

skt050210

sigara içerken can sıkıntısından masanın üstündeki kararmaya yüz tutmuş ve yumuşamış avokadoya hafifçe işaret parmağımla bastırarak oyalanıyorum. birden dank ediyor. aylardan beri ilk defa nereden geldiğine bakmadan bir şey almışım. hoş avokadonun Hollanda seralarında yetişmeyeceği aşikar. demek pis boğazlığım kontrolü ele geçirmiş o anda. zaten bu sabah sıvı sabun pompasını doldururken de elimin ayarı kaçmış ve bir mokalaç sabun lavaboya akıp ziyan olmuştu. hem sonra ihtiyacım olmadığı kadar ekmek yemiştim N.'ye kahvaltısında eşlik ederken. bulaşıkları yıkarken bir sürü su. buzdolabında yenmeyi bekleyen ve bozulmalarına ramak kalmış yiyecekler. tüm günün sarfiyatları sıralanıyor arka arkaya. politik ataletimin vicdan azabını hafifletmeye çalışırken edindiğim refleksler de zayıflamış iyiden iyiye, onu anlıyorum. parmağım avokadoya gömülüyor ve kabuğunda bir delik açılıyor. vıcımış üst katman parmağıma bulaşıp tırnağımın arasına doluyor. harekete geçmem gerektiğine dair tensel bir mesaj bu. toparlanıp kendime geliyorum ve önce küçük adımlar diyorum kendime. gene de elimi çabuk tutmalıyım. alelacele buzdolabına seğirtiyorum ve kendi rafımda yatmakta olan biramı açıp bozulmadan kafaya dikiyorum.

Hiç yorum yok: